Yanındayken gülebilmek, şakalaşabilmek en saf halimle kendim olabilmekti benim için.
Ama sen, o anlarda bile bir mesafe koydun aramıza; sanki varlığımı hafife alır gibi, yanımdaki çocuk yanımı susturdun.
Derdimi açtığımda, gözlerin başka yerlere kaydı, kelimelerim havada asılı kaldı.
“Konuşmak istemiyorum” dedin, ama bilmedin ki, suskunluk bazen en derin çığlıktır.
Senin sessizliğin, benim içimde büyüyen fırtınanın ta kendisiydi.
Farklı bir düşüncem olduğunda sanki dünyan başına yıkılıyor;
Bir damla suya bile tahammül edemeyen kırılgan bir cam gibiydin.
Oysa hayat, renklerden ve farklı seslerden oluşur,
İşte sevgi de orada başlar: Farklılıkları kabul etmekte, sabretmekte…
Biliyorum, her insanın içinde fırtınalar kopar,
Ama sevgide, fırtına değil, sükunet paylaşılır.
Sen ise benim fırtınamı duymazdan geldin,
Yanımdaki sesimi susturdun, kendini korumak adına beni yok saydın.
Bir gün, fark edeceksin belki de,
O sessizlik içinde kaybolan bir sevginin izlerini.
Yalnızlık, en çok böyle yavaş yavaş büyür;
Sözlerin yerine geçen suskunluklarla,
Dokunuşların yerine koyulan mesafelerle…
Sevgi;
Kendini gizlemek değil, açık yüreklilikle var olmaktır.
Anlamak, dinlemek, yargılamadan kucaklamaktır.
Ve eğer bunu yapamıyorsan,
Bırak ben kendi fırtınamla baş başa kalayım.
Çünkü ben, sevilmeyi değil, dinlenilmeyi aradım.
Kendi içimde çocuklaşmayı, seni yanıma almayı…
Ama sen, bana dönmeden, kendi dünyanda kayboldun.
Ve şimdi,
Sessizce çekiliyorum kalbinden,
Çünkü bazen en büyük sevgi,
Birini özgür bırakmaktır.
Ve ben, seni anlamaya çalışırken yoruldum;
Artık, kendi sessizliğimde huzuru arıyorum.
Belki bir gün,
Anlarsın ne demek istediğimi,
O zaman ben, yeniden konuşmak için buradayım.
Ama şimdi, sadece susuyorum...
Ve bu suskunluk, en derin vedadır.
Ama sen, o anlarda bile bir mesafe koydun aramıza; sanki varlığımı hafife alır gibi, yanımdaki çocuk yanımı susturdun.
Derdimi açtığımda, gözlerin başka yerlere kaydı, kelimelerim havada asılı kaldı.
“Konuşmak istemiyorum” dedin, ama bilmedin ki, suskunluk bazen en derin çığlıktır.
Senin sessizliğin, benim içimde büyüyen fırtınanın ta kendisiydi.
Farklı bir düşüncem olduğunda sanki dünyan başına yıkılıyor;
Bir damla suya bile tahammül edemeyen kırılgan bir cam gibiydin.
Oysa hayat, renklerden ve farklı seslerden oluşur,
İşte sevgi de orada başlar: Farklılıkları kabul etmekte, sabretmekte…
Biliyorum, her insanın içinde fırtınalar kopar,
Ama sevgide, fırtına değil, sükunet paylaşılır.
Sen ise benim fırtınamı duymazdan geldin,
Yanımdaki sesimi susturdun, kendini korumak adına beni yok saydın.
Bir gün, fark edeceksin belki de,
O sessizlik içinde kaybolan bir sevginin izlerini.
Yalnızlık, en çok böyle yavaş yavaş büyür;
Sözlerin yerine geçen suskunluklarla,
Dokunuşların yerine koyulan mesafelerle…
Sevgi;
Kendini gizlemek değil, açık yüreklilikle var olmaktır.
Anlamak, dinlemek, yargılamadan kucaklamaktır.
Ve eğer bunu yapamıyorsan,
Bırak ben kendi fırtınamla baş başa kalayım.
Çünkü ben, sevilmeyi değil, dinlenilmeyi aradım.
Kendi içimde çocuklaşmayı, seni yanıma almayı…
Ama sen, bana dönmeden, kendi dünyanda kayboldun.
Ve şimdi,
Sessizce çekiliyorum kalbinden,
Çünkü bazen en büyük sevgi,
Birini özgür bırakmaktır.
Ve ben, seni anlamaya çalışırken yoruldum;
Artık, kendi sessizliğimde huzuru arıyorum.
Belki bir gün,
Anlarsın ne demek istediğimi,
O zaman ben, yeniden konuşmak için buradayım.
Ama şimdi, sadece susuyorum...
Ve bu suskunluk, en derin vedadır.